EN BÜYÜK DİN VİCDANDIR

Kategori: Genel | 0

Bugün, ülkemizde; hırsızlık, cinayet, işkence, ihaleye fesat karıştırmak, dini kötüye kullanmak, hayvanlara işkence tecavüz, kadınlara şiddet tecavüz, çocuk yaşta evlendirilen kızlar ve daha birçok ahlaksızlık din adına yapılmaktadır.

Anadolu topraklarında yüz binlerce insan yüzyıllar boyunca din adına öldürüldü. Din adına Çorum, Maraş katliamları yapıldı. Din adına Sivas ta aydınlarımız yakıldı.

Adına bunca ahlaksızlığın yapıldığı, insanın öldürüldüğü din nedir peki?

Bence din içimizdeki mavidir. İçimizdeki insan, vicdan…

Bize öğretilendir din insanlık adına ya da öğretilmeyen…

Âşık olabilmek, sevebilmek, affedebilmektir. Bir yavru kedinin ölümüne üzülmek, karşı komşusu açken tok uyuyamamaktır. Yolda dayak yiyen, tecavüze uğrayan kadına yardım etmek, açlıktan karnı içine kaçmış, kemikleri sayılan köpeğe el uzatabilmektir.

Bence din, fırsatın varken çalmamak, öldürmemek, yok edebilme gücüne sahipken affedebilmektir. Kavrayıcı, birleştirici, gelişime açık olmaktır.

Bilimdir din, her araştırmayı korkusuzca yapan, icatlar üreten, hastalıklara çare olan, yaratılışın köklerini arayan…

Ateizmdir ayrıca din, cesurca kendini sorgulayan, sorgulanmasına izin veren…

Sadelik, saflık, tokgözlülüktür.

Kendinden olmayana sahip çıkmak, yardıma muhtaçlara karşılıksız el uzatmaktır.

Devrimci olmaktır din, emekçiden yana olmak, köylünün hakkını korumak, çocukların doğru eğitimi için mücadele etmektir.

Ağaçları korumak, doğaya sahip çıkmak, hayvanların varlığını ve haklarını kabul etmektir.

Kapının önüne bir tabak yemek koymak, bir kap suyla hayat sunmaktır sokağındaki dostuna…

Dünyanın neresinde olursa olsun, bir haksızlık karşısında ayağa kalkmak, gelir dağılımı adaleti için mücadele etmek, kapitalizm karşısında dimdik durabilmektir.

Peki dinsizlik nedir?

Yandaş olmaktır haksızla, katille, hırsızla…

Sahip çıkmaktır, masum hayvanlara işkence edene…

Tecavüze uğrayan köpeğe, “nerede bu itin sahibi demektir”.

Dolarları sıfırlamak, halkın açken 2000 odalı saray yapmak, katledilen çocukların analarını yuhalamaktır.

Çocukların koynuna girmektir evlilik adı altında. Onlar daha cinselliği bilmiyorken, onların vaginalarını zorlamak ama akıllarına ilkokuldan itibaren din sokmaya çalışmaktır.

Ölenin ardından oh çekmek, sırf aynı din, mezhepten olmayanı öldürsün diye katile silah vermek, sağlık hizmeti sunmaktır.

Bölücü olmaktır dinsizlik, kendi çektiği acıların bin beterini diğerleri yaşasın diye eline silah almaktır.

Neymiş, alevi açılımı yapılacakmış?

Bir bak kardeşim, yüzyıllardır bu topraklarda aşkı yaşayan, paylaşmayı öğütleyen, en güzel türküleri söyleyen, 1923 ten sonra cumhuriyet değerlerine ve laik devlete sahip çıkan Alevilerin mi açılıma ihtiyacı var?

Yaşadıkları, zulme, katliamlara rağmen yüreklerinden gelen en güzel sözleri bizlerle paylaşmaya devam eden, yaşadıkları acılara rağmen isyan etmek yerine, aşkla dostuna, komşusuna, kendinden olmayana, cumhuriyete sarılan Alevilerin mi açılıma ihtiyacı var gerçekten?

Bir kedimiz var, adı Şanslı… Evimizin on üçüncü kedisi. Muayenehanemin bulunduğu apartmanın karşısında yer alan bir balkonda doğduğunda altı kardeştiler. Annesi zarif bir tekir kediydi. Kış koşullarında balkon onlar için çok zor olduğundan onları sahiplendirme yoluna gittik ve Şanslı da evimizin on üçüncü kedisi olarak hayatımıza girdi.

Şanslı’ya sordum geçen gün, “nedir din diye? “ Cevapladı.

-Din, o balkonda anneme, kardeşlerimle ve bana bakan ihtiyar kadındır. Din, bizim açlığımızla, üşümemizle ilgilenen, her öğlen karnımızı doyurmak için kilometrelerce yol yürüyen o gözlüklü abladır. Din, bizi severken masumluğumuz karşısında gözyaşlarını tutamayan amcadır. Biz ölmeyelim diye emekli maaşını bizimle paylaşan seksen dört yaşındaki annedir.

Din, onca insan varken hayvanlarla niye uğraşıyorsun diyenlere aldırmadan, aşağı sokaktaki köpeklere sabahın beşinde yemek taşımaktır. İnsanlara ve bizlere yaptığı yardımlar duyulunca kızaran yüzdür din…

“Peki alevi açılımını bilir misin?” diye sordum Şanslı’ya…

“Bilmem mi” dedi.

-Teşbihte hata olmaz bilirsin, o nedenle kusura bakma, ben kendi yolumla anlatayım açılımı sana…

Tıpkı yan bahçede oynayan arkadaşımı tekmeyle öldüren çocuğun, ertesi gün komşusunun köpeğini sevmesi gibi bir şey bence alevi açılımı. Severken sahte, katlederken içten… Bence o köpeği severken bile içinden onu da tekmelemeyi geçirmektir açılım…

Bir köpeğin masum yüreğine düşmanca saldırmak ve ondan hala sevgi görmektir bence…

Ben ona şaşkınlıkla bakarken, durdu ve ekledi.

-Unutmadan, illa açılım olacaksa bu ülkede vicdan açılımı olsun. Herkes içindeki insana dönsün ve bir daha baksın. İçinde sevgi, aşk, merhamet, affedicilik olmayanlar bir kenara ayrılsın. Yol versin aşk dolu gerçek yüreklere.

Konuşmamıza, köpeğim Köpük katıldı aniden… “Bize de zorunlu din dersi verilir mi?” diye sordu panikle…

-Malum din dersi diye verilen İslam, üstelik İslam’la pek de ilgisi olmayan İslam… Benim dinimse vicdan, köpek vicdanı… Bana zorla İslam öğretmesinler, zorla camiye, barınağa girmeye zorlamasınlar beni, benim ibadethanem kulübem… Bıraksınlar orada dua edebileyim siz hayvanseverlere…

Bırakın güzel insanları, Alevileri onlarda camilere girmeye zorlanmasın, onların köylerine cami yapılmasın, onlara da zorla sünni İslam dayatılmasın. Bırakın Cemevlerinde dua etsinler Allah’a…Bırakın vicdanlarıyla kalsınlar. Çünkü iyi biliyorum ki, onlar çok vicdanlılar ve bizleri çok seviyorlar.

O sırada söze, yaşlılıktan artık göremeyen, yürüyemeyen, çişini tutamayan ama zihni hala pırıl pırıl ailemizin en büyük evladı Köpeğimiz Fındık girdi. Yaşlılığın bilgeliğiyle konuşmaya başladı.

-En büyük din vicdandır. En büyük mürid iyilik dolu yürek…

En büyük şeytan, güç, para, makamdır. Hastalıktır açgözlülük…

Neymiş alevi açılımı yapılacakmış, bıraksınlar açılımı, kendi kirlenmiş ellerine, yüreklerine baksınlar. İçlerindeki yaratığı öldürsünler önce, içi o kadar pisken birinin, şiddet doluyken gözleri, ellerinde Berkin’in kanı varken, açılım öyle mi?

Onlar açılımı kendilerine yapsınlar.

Bizler ve kendi evlatları insanın, sokakta açlıktan ölürken, işkenceye tecavüze uğrarken, bazıları dinden ve açılımdan bahsediyor öyle mi?

Masumiyeti koruyamayan, korumak istemeyen birinin yaptığı açılım ancak saçılımdır. Ben böyle samimiyetsiz açılıma işerim.

Dedi ve gitti, giriş kapısının oraya işedi. Ben hala tuvaletimi tutabiliyorum çok şükür ama ihtiyaç halinde samimiyetsiz her girişimin içine edebilirim.

Saygılarımla…

 

Dr. Semih DİKKATLİ | Psikiyatri & Psikoterapi Uzmanı

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir